One day Nasreddin Hodja came to city center and stayed in a hotel with his friend.His friend asked at midnight :
Hodja,Have you slept? ” his friend asked
What’s up?” Nasreddin Hodja answered.
I want to lend you some money” his friend said
Nasredin Hodjaa started to snore :
“I am sleeping” he said
Günlerden bir gün Nasreddin Hoca şehir merkezine gelir ve bir otelde kalır arkadaşıyla.Arkadaşı gece yarısı sorar :
“Hoca uyudun mu ?” diye sorar arkadaşı
“Ne oldu diye “cevaplar Hoca.
Arkadaşı ” senden biraz borç almak istiyorum” der
Hoca horlamaya başlar:
“uyuyorum” der.
İngilice
One day Hodja was by the river sleepily and one stanger shouted across the river and asked
The man said ”Hodja How can I get across the river?”
Hodja answered “You are already across the river.”
Bir gün hoca nehrin kenarında uykulu bir şekilde duruyordu ve bir yabancı nehrin diğer yakasından bağırdı ve sordu …
Adam nehrin karşı yakasına nasıl geçerim dedi ?
Hoca cevapladı “Zaten nehrin kaşı yakasındasın”
**
Hırsızın hiç mi suçu yok
No fault with the thief?
Bir gün Nasreddin Hoca’nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı
içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya
başlamış. Birisi:
- Hocam, niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?
Bir başkası:
- Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor?
Bir diğeri de:
- Hocam, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep
yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan
dökülüyor. Hoca söylenenlere kızmış:
- Yahu! İyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?
ENGLISH
Nasreddin Hodja has his donkey stolen. Grieving over his loss to his neighbours, he hears them all talking atonce:
-”hodja, why on earth didn’t you put a good lock on the barn door?”
says one.
-”A thief breaks in, and you are unaware!” criticizes another.
Yet another blames Hodja:
-”Please don’t take offense but you alone are to blame for
it as you do not even have a decent barn. I’ts falling to pieces,
period!”
Indignat at the criticism, Hodja reacts:
-”For Heaven’s sake! If you say but is the fault all mine? No fault with the thief?
***
Mum Ateşiyle Pişen Yemek
The meal cooked over a candlelight
Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşurlar.
Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında
bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekeceklerini
söylerler. Şayet bunu beceremezse, o arkadaşlarına ziyafet çekecektir.
Karalaştırılan gün Hoca, meydanın ortasında sabaha kadar tir tir
titreyerek bekler. Sonra yanına gelenlere der ki:
- Tamam. İddiayı kazandım.
- Ne oldu, ne yaptın?
- Bekledim sabaha kadar.
- Arkadaşları yine bir hinlik düşünür ve derler ki:
- Hayır. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul eder. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koyar. Misafirler büyük kazanın altındaki küçücük mumu görünce;
- Hoca ne yapıyorsun, derler. Hoca kıs kıs gülerek cevap verir:
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, sizin yemeğiniz de bu kazanda öyle pişicek!
One day, Nasreddin Hodja and his friends make a be. If Hodja
can stay outside in the village square on a cold, dark night his friends
wil treat him to a feast. If Hodja fails, then the will be the one to
prepare the feast. Hodja waits trembling in the middle of the square
till the morning on the decided day. Then he tells his friends who come
near him:
-”It’s over. I’ve won.”
-”But how? What did you do?”
-”I waited till morning.”
Cunning as ever, his friends say:
-”No way. You were kept warm by the light of a distant candle. You lost the bet, now prepare our feast.”
Hodja has no choice but to agree. When it is time for the feast he places a tiny candle under a huge cauldron. Upon seeing this, his guests protest:
-”Oh, heck! What are you doing, Hodja?”
Hodja chuckles and says:
-”I’m going to cook you meal over this candlelight, my dear friends. This meal will be cooked by the heat just lise I was kept warm by it.”
- Tamam. İddiayı kazandım.
- Ne oldu, ne yaptın?
- Bekledim sabaha kadar.
- Arkadaşları yine bir hinlik düşünür ve derler ki:
- Hayır. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul eder. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koyar. Misafirler büyük kazanın altındaki küçücük mumu görünce;
- Hoca ne yapıyorsun, derler. Hoca kıs kıs gülerek cevap verir:
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, sizin yemeğiniz de bu kazanda öyle pişicek!
ENGLISH
-”It’s over. I’ve won.”
-”But how? What did you do?”
-”I waited till morning.”
Cunning as ever, his friends say:
-”No way. You were kept warm by the light of a distant candle. You lost the bet, now prepare our feast.”
Hodja has no choice but to agree. When it is time for the feast he places a tiny candle under a huge cauldron. Upon seeing this, his guests protest:
-”Oh, heck! What are you doing, Hodja?”
Hodja chuckles and says:
-”I’m going to cook you meal over this candlelight, my dear friends. This meal will be cooked by the heat just lise I was kept warm by it.”
***
Benden yana mısın? Ayıdan yana mı?
Whose side are you on? Mine or the bear’s?
Nasreddin Hoca bir gün yolda yürürken yanına bir adam yaklaşır ve şöyle der:
- Hocam, şimdi bir ayı gelse ne yaparsın?
Nasreddin Hoca hemen yerden iki taş alır ve bunlarla kendimi savunurum, der. Adam tekrar sorar:
- Diyelim ki taş yok o zaman ne yapacaksın? Hoca bu sefer:
- Kaçarım, der. Adam da:
- Ayı senden hızlı koşar ve seni yakalar, o zaman ne yapacaksın?
Hoca artık dayanamaz,
- Bra hain, sen benden yana mısın yoksa ayıdan yana mı?
ENGLISH
Walking down the street, Nasreddin Hodja is stopped by a man one day. He asks Hodja:
-”Hodja, what whould you do if you met a bear now?”
Picking up two stones, Hodja says:
-”I’d defend myself with these.”
-”Suppose you didn’t have the stones, what then?” the man asks.
-”I’d run away” says Hodja.
-”The bear would run faster and catch you, then what?” says the man.
-”I’d climb a tree.” says Hodja.
-”So whould the bear, then what?” asks the man.
Having had enough of this, Hodja loses his cool:
-”Damn you, traitor! Whose side are you on?
***
Kazan Doğurdu
The Cauldron Gave Birth
Nasreddin Hoca bir gün, bir komşusundan kazanını ödünç
ister, İade ederken hem teşekkür eder, hem de minik bir kazan
koyar.Komşusu merakla bu minik kazanı sorunca;
- Komşu, bizdeyken kazanın doğurdu, der. Komşusu bu işe pek
sevinir. Aradan epey zaman geçer. Hoca yine komşusundan kazanını ödünç
ister. Komşusu da sevinerek verir. Ama bu kez aradan günler, haftalar,
hatta aylar geçer, kazandan ve Hoca’dan ses çıkmaz. Nihayet bir gün
komşusu konuyu açmaya karar verir,
- Hoca bizim kazan ne oldu, diye sorar. Hoca da üzgün bir ifadeyle,
- Hoca bizim kazan ne oldu, diye sorar. Hoca da üzgün bir ifadeyle,
-Komşu çok zaman geçti aradan ve senin kazan öldü. Sana
nasıl söyleyeceğimi düşünüp duruyordum, der. Bunun üzerine sinirlenen
komşusu:
- Hocam ne diyorsun? Hiç kazan ölür mü? Kazan canlı mı ki ölsün, deyince Hoca cevabı yapıştırır:
- Doğurduğunu kabul ediyorsun da öldüğünü neden kabul etmiyorsun?
ENGLISH
One day, Nasreddin Hodja borrows a cauldron from his
neighbour. When returning it, he thanks the neighbour and puts a small
cauldron in it. The neighbour wonders what the smaller cauldron is
about. Hodja tells the neightbour that his big cauldron gave bitrth to a
smaller one, so the neighbour is glad. After a long while, Hodja asks
his neighbour to lend his couldron again. The neighbour willingly agress
to give it. However, this time there is no word of either Hodja or the
cauldron even after a long time. Finally, the neighbour decides to
broach the subjest one day.-”Hodja, what’s happened to my cauldron?”
-”My dear neighbout, it’s been ages since then and your cauldron has died. I was wondering how to break the bad news.” Hodja says sadly.
Furious at this, the neighbour asks:
Lend: borç/ödünç vermek
ReplyDeleteBorrow: borç/ödünç almak
Niyet güzel ama hatalar hayati...
Sene 2013 heee
ReplyDelete